T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
TEKİRDAĞ / SÜLEYMANPAŞA - 13 Kasım İlkokulu

Duyurular

Şbt

ULUSLARARASI ÇOCUKLUK ÇAĞI KANSERLERİ GÜNÜ 


Uluslararası Çocukluk Çağı Kanserleri Günü olan 15 Şubat’ta çocukluk çağı kanserleri hakkında farkındalık yaratmak, kanserli çocuklar ve ergenlere, hastalık sonrası hayatta kalanlara ve ailelerine destek sağlamak için küresel bir iş birliği kampanyası yürütülmektedir. 2002 yılından bu yana her yıl 15 Şubat günü, küresel çapta gerçekleştirilen etkinliklerle dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar kanserli tüm çocuk ve ergenlerin tedavi, bakım ve desteğe eşit erişim ihtiyaçlarına dikkat çekilmektedir. 

Kas

 LÖSEMİLİ ÇOCUKLAR HAFTASI ( 2-8 KASIM )

Çocukluk çağı kanserleri uluslararası çocuk kanserleri sınıflamasına göre 12 ana grup altında incelenmektedir. Çocukluk çağı kanserlerinin %30’unu lösemiler (kan kanserleri), kalan %70’ini de lenfoma ve solid tümörler (organ ve çeşitli dokulardan gelişen kanserler) oluşturmaktadır. Çocukluk yaş döneminde sıklıkla görülen kanser türleri, dağılımları, tedaviye yanıt oranları ve uzun sureli sağ kalım açısından erişkin yaş grubunda görülen kanser türlerine göre farklılıklar göstermektedir.

Lösemi (Kan Kanseri), normalde farklı tiplerde kan hücrelerine dönüşecek olan hücrelerden köken alan bir kanser olup çocukluk çağında en sık görülen kanser türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünya Sağlık Teşkilatı (DST) Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu (IARC) verilerine göre; 2020 yılında Dünyada 0-14 yaş aralığında 67.008 vaka tahmin edilmekte olup, bu haliyle çocukluk çağında görülen tüm kanserlerin üçte birini (%32,7) oluşturmaktadır.  Ülkemizde de dünya ile benzer biçimde tüm çocukluk çağı kanserlerinin yaklaşık üçte birini (%33,4) lösemiler oluşturmaktadır.

Çocukluk çağının en önemli kötücül hastalığı akut lösemidir. En sık rastlanan çocukluk çağı kanseri olması yanında 15 yaşın altında önde gelen ölüm nedenlerindendir. Akut lösemide tanı ve tedavi uygulamalarındaki yenilikler, destek tedavilerinin    gelişmesi ve daha etkili ilaç birlikteliklerinin uygulamaya girmesi gibi son yirmi yıldaki gelişmeler; hastaya özgü tedavilerin seçilebilmesini ve daha uzun süre yaşama şansı verirken diğer yanda daha az kemoterapi toksisitesi sağlamaktadır. Bazı lösemi tiplerinde hasta çocukların %80-90'ı tekrarlama olmadan, 5 yıl süre ile sessiz kalabilmekte ve bu hastaların tamamen iyileşme ile sonuçlandığı söylenebilmektedir.

Çocukluk yaş grubunda Lösemi, başlangıç evresinde bulgu verebileceği gibi ender olarak ilk dönemlerinde bariz bulgu vermeden de seyredebilir.

Lösemi belirtileri şu şekilde sıralanabilir:

●       Kansızlık (anemi)

●       Enfeksiyonlara yatkınlık, sık hastalanma, yüksek ateş

●       Çeşitli kanamalar (burun kanaması, diş eti kanamaları, cilt altı kanaması gibi), ciltte sık sık çürük/morluk oluşumu, kesik oluştuğunda kanamanın güçlükle durdurulması

●       İştahsızlık, kilo kaybı

●       Dalak ve/veya karaciğerde büyüme

●       Lenf düğümlerinde şişlikler (ciltte ele gelen yumrular)

●       Halsizlik, solukluk, çabuk yorulma, çarpıntı

●       Kemik ve eklemlerde ağrılar, şişlik ve hareket kısıtlılığı

●       Çocukluk çağı kanserlerinin genetik nedenleri kanserli çocukların yalnızca küçük bir kısmında geçerlidir. 

Yukarıda sayılan belirtilerden birçoğunun lösemi dışı herhangi başka bir sebepten de kaynaklanabileceği ve aslında bu ihtimalin daha yüksek olduğu unutulmamalıdır. Ancak, anılan belirtilerin var olması halinde bir hekim tarafından kontrol edilerek olası nedenin saptanması ve tedavinin düzenlenmesi önem arz etmektedir.

Tanı

Lösemi hastalığının zamanla yarışan bir hastalık olduğu düşünüldüğünde, tanının erken konulmasındaki önem daha iyi anlaşılır. Lösemi hücrelerinin üreme hızları diğer kanser türlerindeki hücrelerin üreme hızlarına göre çok daha hızlıdır. Bu saptama şöyle de ifade edilebilir; lösemi hücreleri 12 saat içinde iki katına ulaşarak tümör yükünü saatler içinde katlayarak artırırlar. Bu da hastanın hayatını ciddi şekilde tehdit eder.

Halihazırda çoğu çocukta belirti vermeden önce, löseminin erken teşhisi için yaygın olarak kullanımı önerilen bir kan tetkiki veya diğer tarama testleri bulunmamakta olup çocuklarda nüfusa dayalı tarama programlarını destekleyen yüksek kalitede kanıt yoktur. Çocuğun doktora gitmesini sağlayacak belirtilere yol açtığından çocukluk çağı lösemilerine sıklıkla tanı konabilmektedir. Başvuru sonrası hekimler tanı koyma sürecinde lösemiye işaret edebilecek kan testlerini uygularlar. Lösemileri erken saptamanın en iyi yolu, söz konusu hastalığın olası belirtilerini gözden kaçırmamaktır. Dolayısıyla ebeveynlerin farkındalığının artması hayat kurtarıcı rol oynamaktadır.

Erken teşhis edildiğinde, löseminin de etkili tedaviye yanıt verme olasılığı daha yüksektir ve daha yüksek hayatta kalma olasılığı, daha az acı çekme ve genellikle daha az pahalı ve daha az yoğun tedavi ile sonuçlanır. Löseminin erken tespit edilmesi ve bakımdaki gecikmelerin önlenmesi yoluyla kanserli çocukların hayatlarında önemli iyileşmeler sağlanabilir. Kanserli çocukları tedavi etmek için doğru tanı önemlidir çünkü her kanser, cerrahi, radyoterapi ve kemoterapiyi içerebilecek spesifik bir tedavi rejimi gerektirir. 

Tanı, esasen hastanın şikâyet ve muayene bulguları değerlendirilirken lösemi ihtimalinin göz önünde bulundurulmasına dayanır. Çocukluk çağı lösemilerinin en sık başvuru bulgularının, hastayı ilk gören hekim tarafından bilinir olması hastanın vakit kaybetmeden tanı ve tedaviye ulaşmasını sağlamada en önemli faktördür.

Erken tanı 3 bileşenden oluşur:

●       Ailelerin ve birinci basamak sağlık hizmeti sağlayıcılarının hastalığın belirtilerine ilişkin farkındalığı

●       Doğru ve zamanında klinik değerlendirme, tanı ve evreleme (kanserin ne ölçüde yayıldığının belirlenmesi)

●       Hızlı tedaviye erişim için bilgilendirme ve yönlendirme.

Lösemi şüphesi sonrasında yapılacak kan testleri ile tanı netleştirilebilir. Ardından kemik iliği aspirasyonu/biyopsisi, özel kan testleri ve genetik testler yapılabilir.

Tedavi

Günümüzde çocukluk çağı lösemilerinde, çoklu tedavi yöntemleri ile iyileşme oranı %80 civarına ulaşsa da bu rakam löseminin değişik biyolojik alt tipleri olması  nedeniyle %10 ile %90 arasında çok büyük fark gösteren sonuçları maskelemektedir. Hastalık, ülkemizde de başarı ile tedavi edilmekte olup tedavi başarısı diğer dünya ülkelerinden farklılık göstermemektedir.  Lösemi genellikle kemoterapi ile tedavi edilmektedir. Gerekli olduğu durumlarda kemik iliği nakli, radyoterapi gibi tedaviler de kullanılmaktadır. Hedefe yönelik tedaviler, moleküler düzeyde yürütülen laboratuvar çalışmaları ve görüntüleme teknolojisindeki gelişmeler tedavi başarısını etkileyen diğer faktörler arasında yer almaktadır. Çocuklarda lösemi tedavisi, Ülkemizde Genel Sağlık Sigortası kapsamında olup ücretsiz yapılmaktadır. 

Sağkalım

Çocuklarda, özellikle akut lösemilerde hastalığın tamamen tedavi edilme oranı çok yüksektir. Diğer lösemilerde de sağkalım oranları yüksektir. Ülkemizin verilerinin de yer aldığı Küresel Kanser Sağkalım Eğilimleri Sürveyansı (CONCORD-3) çalışmasına göre; akut lenfoblastik löseminin 5-yıllık sağ kalım oranı %80.9 olarak bulunmuştur. 

Önleme

Çocukluk çağı lösemilerinin, yaşam tarzı ve çevre ile ilgili olası sebepleri çok azdır. Bu nedenle çoğu durumda anne-baba ve çocukların bu kanserleri önlemek için bireysel bazda bir şey yapması gerekmemektedir.

Bununla birlikte, çevresel risk faktörü olarak radyasyona ve bazı kimyasallara maruz kalmanın lösemi riskini artırabildiği bilinmektedir. Bazı çalışmalarda çocukluk çağı lösemisi ile hamilelik sırasında veya erken çocukluk döneminde hane halkı pestisit maruziyeti arası ilişki çalışılmışsa da olası bir bağlantıdan söz edebilmek için daha ileri araştırmalara ihtiyaç olduğu belirtilmiştir.

Son dönemde yapılan enfeksiyon ve kimyasal maddelere dikkat çeken çalışmalar çocukluk çağı lösemisi için olası etmenleri işaret etmektedirler.

Çocukluk çağı kanseri önemli bir halk sağlığı ve toplumsal bir sorundur. Bu nedenle vatandaşlarımızın, çocukluk çağı kanserleri hakkında bilgilendirilmeleri yararlıdır.

 

Kas

AKCİĞER KANSERİ FARKINDALIK AYI 2023

Kanser, dünyada sebebi bilinen ölümler sıralamasında kalp ve damar hastalıklardan sonra ikinci ölüm sebebi olması açısından önemli bir sağlık problemi olup toplumlarda ciddi sosyoekonomik yüke yol açmaktadır.

Akciğer kanseri, dünya çapında çok sayıda ölüme neden olan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Dünya Sağlık Teşkilatı(DST), 2020 Kanser Görülme Sıklığı ve Ölüm Oranı Tahminlerine göre, dünya genelinde erkekler arasında en sık görülen kanser türü akciğer kanseri iken kadınlarda 3. sırada yer almaktadır. 2020 yılında dünyada 2.2 milyon yeni vakanın ortaya çıktığı ve Akciğer kanserine bağlı 1.8 milyon ölümün gerçekleştiği tahmin edilmektedir.  Gelişmiş ülkelerde son dönemde sigara içme oranındaki düşüşe bağlı olarak bu oranın azaldığı gözlenmektedir.

Türkiye Kanser İstatistikleri Raporuna göre, Türkiye’de erkeklerde en sık görülen kanser türü akciğer kanseri iken kadınlarda akciğer kanseri 5. sırada yer almaktadır. Ülkemizde erkeklerde tütüne bağlı kanserler önemini korumaya devam etmektedir. Ancak son yıllarda kadınlarda da akciğer kanseri görülme sıklığında artış söz konusudur. Hastalık 40 yaş üstü bireylerde daha sık görülmektedir ve genellikle ileri evrelerde teşhis edilmektedir. Ülkemizde vakaların %19,4’ü lokalize evrede saptanmışken %27,9’unun bölgesel, %52,7’sinin ise uzak yayılım grubunda olduğu tespit edilmiştir.

Akciğer kanseri, görülme sıklığının fazla olması, teşhis ve tedavisinin yüksek tıbbi teknolojiler gerektirmesi ve ek sağlık hizmetlerine duyulan ihtiyaç sebebi ile dünyada önemli bir sağlık yükü oluşturmaktadır.

Pek çok toplum için bu kanser türünden sorumlu en önemli etken tütün kullanımıdır. Nitekim tütün tüketimindeki azalmayla akciğer kanseri görülme sıklığı da azalmaktadır. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünce yayımlanan, “Ulusal Kanser Kontrol Planı, 2021” ile açıklanmış olduğu üzere, ülkemizde görülen akciğer kanserlerinin %90’ı sigara kullanımına bağlı ortaya çıkmaktadır. Etkin bir tütün kontrolü sağlandığında akciğer kanserleri dahil olmak üzere tütün kullanımına bağlı her yıl yaklaşık 110.000 ölüm önlenebilecektir.

Bu doğrultuda, tüm dünyada başarı örneği olarak öne çıkan “Ulusal Tütün Kontrol Programımız” ile toplumdaki tüm bireylerin, tütün ürünlerinin sağlık, ekonomik, çevresel ve sosyal zararlarından korunması hedeflenmektedir.

 

Akciğer Kanseri Risk Faktörleri

Akciğer kanserlerinin yaklaşık %90’ı tütün ve tütün ürünlerinin kullanımı ile oluşmaktadır. Dolayısıyla sigara içiminin engellenmesiyle akciğer kanserlerinin %90’a kadar önlenebileceği tahmin edilmektedir. Akciğer kanseri için diğer risk faktörleri arasında; pasif içicilik (sigara), akciğer kanseri yönünden aile öyküsünün varlığı, bazı vitaminler, radon/asbest gibi kimyasallara maruziyet, arsenik gibi endüstriyel ürünlere maruziyet, radyasyon maruziyeti, bazı organik kimyasallar, hava kirliliği, HIV enfeksiyonu ve tüberküloz yer almaktadır. Bu etkenlerden bazısı kaçınılabilir risk faktörleri (tütün ve tütün ürünleri kullanımı gibi) iken bazısı değiştirilemez risk faktörüdür (ailesel akciğer kanseri öyküsünün varlığı gibi).

Toplumsal ve bireysel farkındalık ile akciğer kanseri sıklığının azaltılabileceği unutulmamalıdır. 

Tütün ve Tütün Ürünleri Kullanımı

Sigara kullanımı akciğer kanserinin en sık görülen nedenidir. Günlük içilen sigara sayısı, sigara içme süresi, sigaraya başlama yaşı (ne kadar erken başlanırsa risk o oranda artar), dumanı derin çekme, sigaranın içeriğindeki katran miktarı ile kanser gelişme riski artar. Sigara dumanında 4000’den fazla kimyasal ve 70’den fazla kanserojen madde olduğu uzun yıllardır bilinmektedir. Sigara dumanına pasif olarak maruz kalınması da akciğer kanseri riskini arttırmaktadır. Kendileri sigara içmedikleri halde ev veya işyerlerinde pasif olarak dumana maruz kalan kişilerde akciğer kanseri gelişme riski % 20-30 oranında artmaktadır. Sigaranın bırakılması durumunda akciğer kanseri olasılığı zamanla azalmakta, sigara bırakıldıktan 10-20 yıl sonra hiç içmemişlerin düzeyine yaklaşmaktadır. En önemli risk faktörü tütün kullanımı olmakla birlikte, akciğer kanserinin hiç sigara kullanmamış kişilerde de görülebileceği unutulmamalıdır.

Asbest

Bazı toprak ve kayalarda bulunan, saç gibi ince liflerden oluşan asbest doğal bir mineral olup yanmaz ve yalıtkan özellikleri nedeniyle tüm dünyada inşaat ve bazı üretim işlerinde (gemi, izolasyon ve otomotiv) uzun yıllar yaygın şekilde kullanılmıştır. Bu tür işlerde çalışan kişilerde mesleksel olarak asbest liflerine temas söz konusu olabilmektedir. Sanayileşmiş ülkelerde maruziyet genellikle endüstriyel alanda gerçekleşirken ülkemizde daha çok kırsal kesimde çevresel temas şeklinde gerçekleşmiştir.  Toprağın doğal yapısında bulunan asbest lifleri solunum havası ile alındığında akciğeri zedeler ve sonunda mezotelyoma adı verilen akciğer zarı kanseri  gelişebilir. Asbest teması tek başına akciğer kanseri olasılığını 1.5-5.4 kat arttırırken, sigara içen kişilerde bu risk daha da fazla olmaktadır.

 

Radon Gazı

Toprakta doğal olarak bulunan ve kokusuz radyoaktif bir gaz olan radon; bina zeminindeki çatlaklardan, bina yapımında kullanılan yapı malzemelerinden, doğalgaz ve su borularından ev içlerine sızarak görünmez bir tehlike oluşturabilmektedir. Ev içi radon maruziyetinin en önemli bileşeni binanın temelindeki toprak ve kayalardır. Tüm akciğer kanserlerinin %3 ila 15’inde sebebin tek başına radona maruziyet olduğu, sigara kullanım öyküsü bulunmayan vakalarda önemli bir kanser etkeni olduğu bilinmektedir.

Verem hastalığı (Tüberküloz)

 Bu hastalığın yerleştiği akciğer alanında sonradan akciğer kanseri gelişebilmektedir.

Tüm bu temel risk faktörlerinin yanı sıra;

●       Daha önceden akciğer kanseri geçirmiş olmak, sigara içmek bu riski ayrıca arttırır,

●       Bazı kimyasalların uzun süreli solunması (arsenik, berilyum, kadmiyum, uranyum, vinil klorid, nikel kromat, kömür ürünleri, petrol ürünleri gibi kansere yol açan kimyasallara maruziyet),

●       Radyoterapi öyküsü,

●       Yüksek düzeyde hava kirliliği,

●        Ailede akciğer kanseri öyküsü olması da akciğer kanserinin risk faktörleri arasındadır.

Tüm bu sebeplerle akciğer kanserinde önleyici tedbirler ve tanının erken evrede yapılabilmesi oldukça kritiktir.

DST tarafından yayımlanan Akciğer Kanseri 2023 Raporu’nda, akciğer kanserinin önlenmesi programlarının, birincil ve ikincil koruma önlemlerini içermesi gerektiği belirtilmektedir. Birincil koruma, risk azaltma ve sağlıklı davranışı teşvik etme yoluyla bir hastalığın ilk ortaya çıkışını önlemeyi amaçlar. Halk sağlığında  bu önleyici tedbirler; sigarayı bırakmayı, dumansız ortamları teşvik etmeyi, tütün kontrol politikaları uygulamayı, mesleki tehlikeleri ele almayı ve hava kirliliği seviyelerini azaltmayı içerir.

Akciğer kanseri için ikincil koruma, hastalığı erken evrelerinde, semptomlar ortaya çıkmadan önce tespit etmeyi amaçlayan ve yüksek riskli bireyler için endike olabilen tarama yöntemlerini içerir. Bu popülasyonda erken teşhis, başarılı tedavi şansını önemli ölçüde artırabilir ve sonuçları iyileştirebilir.

Tüm dünyada konuyla ilgili uluslararası kuruluşların da önerileri doğrultusunda, Akciğer Kanseri ile mücadele için tütün kontrolü, kanserin önlenmesi, erken teşhis ile kaliteli tedavi ve bakıma erişimin iyileştirilmesine odaklanılması amaçlanmaktadır.

DST, ayrıca düzenli fiziksel aktivite, sağlıklı beslenme ve çevresel risk faktörlerine maruz kalmayı en aza indirme dahil olmak üzere, sağlıklı yaşam tarzlarını savunarak, kanseri önleme stratejilerini teşvik eder. Ek olarak, DST erken teşhis programlarını desteklemekte ve ülkeleri, tedavi seçeneklerinin daha etkili olduğu erken aşamalarda akciğer kanserini tespit etmek için yüksek riskli popülasyonlara yönelik tarama önlemleri uygulamaya teşvik etmektedir. Kanserin erken evrede iken tespiti, başarılı bir şekilde tedavi edilme olasılığını arttırır.

Bu kapsamda, Ülkemizde “Akciğer Kanseri Tarama Programı” nın yürütülmesine yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Akciğer kanseri taraması, yalnızca sigara içme öyküsü ve yaşı nedeniyle hastalığa yakalanma riski yüksek olan ve yaşam beklentisini veya gerekirse akciğer ameliyatı olabilme durumunu sınırlayan bir sağlık sorunu olmayanlar için önerilmektedir.

Akciğer kanseri riskini azaltmanın en iyi yolu sigara içmemek ve pasif içicilikten kaçınmaktır.

Akciğer Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Genellikle Akciğer kanserinin neden olduğu bulgu ve şikâyetlerin oluşumu için birkaç yıl geçer ve hastalık ileri evreye gelinceye kadar fark edilemeyebilir. Başka bir rahatsızlık ya da kontrol için çekilen akciğer grafisinde görülebilir.

Akciğer kanseri tanısı konulan hastalarda belirtiler tümörün akciğer içindeki yerleşimine, büyüklüğüne, yayılım yerine ve yayılma derecesine bağlı olarak çeşitlilik gösterir.

Tümörün kendisinin ve göğüs içi yayılımının yol açtığı, en sık izlenen belirtiler;

•     Geçmeyen veya giderek kötüleşen öksürük,

•     Öksürürken kan veya kanlı balgam çıkarmak,

•     Derin nefes alırken, öksürürken veya gülerken kötüleşen göğüs ağrısı,

•     İştahsızlık, halsizlik, yorgunluk ve kilo kaybı,

•     Ses kısıklığı,

•     Nefes darlığı,

•     Sürekli tekrarlayan veya geçmeyen bronşit ve/veya zatürre gibi akciğer enfeksiyonlardır.

Tanı Nasıl Konulur?

Akciğer kanserinin tanı ve evrelemeye yönelik testleri genellikle aynı zaman diliminde yapılır. Akciğer kanseri için tanı yöntemleri arasında fizik muayene, görüntüleme (Akciğer grafisi, bilgisayarlı tomografi taramaları ve manyetik rezonans görüntüleme gibi), bronkoskopi (İnce bükülebilir bir tüple hastanın akciğerine ulaşılarak incelenmesi), histopatoloji (hastalıklı dokunun histolojik incelenmesinde uzmanlaşan patoloji dalı) incelemesi için doku örneği alınması (biyopsi) yöntemleri yer alır.  Ayrıca, spesifik alt tipin tanımı ve en iyi tedavi seçeneğini yönlendirmek için spesifik genetik mutasyonları veya biyo-belirteçleri tanımlamak için moleküler testler de tanıda önemli yer tutmaktadır. Tanı konulduktan sonra, kanser hücrelerinin vücudun diğer kısımlarına yayılıp yayılmadığını tespit etmek için ilgili diğer testler yapılır.

Tedavi

Hastadan hastaya farklılaşabilmekle birlikte tedavi kararında; hastalığın yeri, evresi, hastanın yaşı ve diğer sağlık sorunlarının varlığı gibi birden fazla faktör etkilidir. Multidisipliner bir çalışma gerektiren bu tedaviler; cerrahi, hedefe yönelik tedaviler, radyoterapi, kemoterapi, immunoterapi gibi farklı seçenekleri içermektedir.

 

 

Nis

ÖĞRENCİLERİMİZ DİŞ SAĞLIĞI KONUSUNDA BİLGİ ALDI

Nis

OKUL GAZETEMİZ

Ara

TEKİRAĞ PROJESİ KAPSAMINDA ,ÖĞRETMENLERİMİZE MESLEKİ AİDİYET ÖLÇEĞİ SONUÇ  RAPORUNDA BELİRLENENLERE  GÖRE  İYİLEŞTİRMELER YAPILDI

Kas

KADES, kadınların ve çocukların maruz kaldığı şiddet, taciz gibi kötü eylemleri biraz da olsun engellemek adına kullanıcılara sunulmuş resmi bir uygulamadır. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmış ve acil durumlarda ilk aklınıza gelecek acil müdahale uygulamasıdır.   KADES uygulaması, son yıllarda giderek artan kadına şiddet olaylarının önüne geçebilmek ve kadınlara yardım edebilmek amacıyla geliştirilmiş. Eşinden veya bir başkasından şiddet gören ya da şiddete maruz kalma ihtimali olan kadınlar, akıllı telefonları üzerinden yapacakları ihbarlarda hızlı bir şekilde bu iş için kurulan Kadın Acil Destek İhbar Sistemi'ne ulaşabiliyorlar.
Akıllı telefon kullanıcısı bir kadının, Google Play Store ve Apple Store uygulamasından indireceği "Kadın Destek Uygulamasını (KADES)", T.C. Kimlik Numarasını girerek ve sonrasından EGM serverlarından gelen aktivasyon kodu ile aktif hale getirebileceği uygulama ile aile içi ve kadına yönelik şiddet mağduru kadınların acil durumlarda cihaz konum bilgisini açarak bir tuşla 155 Polis İmdat Acil Çağrı Merkezine ulaşarak, yardım çağrısının yapıldığı olay yerine en yakın ekip veya devriyenin sevk edilerek olaya müdahalesi sağlanacaktır.

Kas

VELİLERİN OKULA YÖNELİK ANKET SONUÇLARINI İYİLEŞTİRME ÇALIŞMA RAPORU

Kas

ÖĞRETMENLERİN MESLEKİ AİDİYET ÖLÇEĞİ

Haz

Gençlik ve Spor Bakanlığı faaliyetlerinden biri olan Damla Projesi kapsamında okulumuzdaki etkinlikler

Haz

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞIMIZ PROJESİ KAPSAMINDA SİNEMAYA GİTTİK

Haz

İLKOKUL TURNUVAMIZIN KAZANANI 4. SINIFLARI KUTLUYORUZ

Şbt

OKUL BAHÇESİNE HAYVAN BARINAĞI YAPILDI.BESLENME ALANLARI OLUŞTURULDU.

Şbt

OKULUMUZ 1/C VE 2/A SINIFLARI TARAFINDAN UYGULANAN PİL TOPLAMA KAMPANYAMIZ DEVAM EDİYOR.,